30 Aralık 2015 Çarşamba

BARBAROS GÜRSEL S.B BASKI isimsiz



İsimsiz / Untitled
Fotoğraf: © Barbaros Gürsel

Siyah-beyaz baskı
Arkasındaki not:
Barbaros Gürsel
Grafik 1, 1969-1970

24 Kasım 2015 Salı

30.09.1970 YEDİGÖLLER - BOLU



TÜM YÜCE ÖĞRETMENLERİMİN ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN !

Arşivden: Beraber çıktıkları fotoğraf gezisi sırasında, babam Barbaros Gürsel'in objektifinden, onun ilk fotoğraf öğretmeni, büyükbabam, fotoğraf sanatçısı Hüsnü Gürsel.

30.09.1970 Yedigöller - Bolu

© BARBAROS GÜRSEL

24 Eylül 2015 Perşembe

Barbaros Gürsel - The Exchange Exhibition Between Korea and Turkey, 2007




Barbaros Gürsel

Title and Department

Professor, Head of Photography Department

Lecturing Courses
Light and Form
Industrial Photography
Advertising Photography
Studio Photography
Technique of Photography

Academic Development
2002 Professor
1996 Assoc. Professor
1986 Assistant Professor
1985 Instructor
1983 Ph.D.
1975 Research Assistant

Personal Art / Design Activities (Latest)

2004 "Slide Show" - Selçuk University, Konya
2001 "Slide Show" - Sea Guard School, İstanbul
2000 "Turkey - Slide Show" - Israel

Group Art / Design Activities
2006 "Art at Dogus" Mixed Exhibition, İstanbul
2004 "From The Masters" Photography Exhibition, Adapazarı
2001 "Photography Department Instructors" Exhibition, M.Ü.G.S.F., İstanbul

Awards
2000 "Javelin" Photography Contest, 1st Prize and Mention
1996 International 19th FIAP CS BIENNAL, TOYOTASA Special Prize

Selected Articles
1996 "Harris Shutter", Photography Art Journal, Ant Publication, No: 5
"The Use of Flash with Complementary Filters", Photography Art Journal, Ant Publication, No: 6


Source: "The Exchange Exhibition between Korea and Turkey" Catalogue, 2007
© Korean Fine Art Association Daejeon Metropolitan City Branch

6. DEVLET FOTOĞRAF SERGİSİ, 1994




© Barbaros Gürsel

Kaynak:
T.C. Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü
6. DEVLET FOTOĞRAF SERGİSİ kataloğu, 1994

Barbaros Gürsel "Düş", 1989




Düş / Dream
© Barbaros Gürsel
Renkli baskı bölümü, FIAP Gümüş Madalya ödülü
Color print section, FIAP Silver Medal prize

Kaynak / Source:
Mülkiyeliler Birliği İstanbul Şubesi
Uluslararası Fotoğraf Sergisi (4-15 Aralık 1989) kataloğu.
International Exhibition of Photography (4-15 December 1989) catalogue.

SÖYLEŞİ: IRMAK Kültür-Sanat Dergisi, Ağustos 2003



Prof. Dr. Barbaros GÜRSEL
1950 Kastamonu Göl’de doğdu. Arifiye İlkokulu (1961), Adapazarı Ortaokulu (1964), Adapazarı Lisesi (1969)’nden mezun oldu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Grafik Bölümü’nü bitirdi (1973). Kısa süre reklam ajansında reklam fotoğrafçısı olarak çalıştıktan sonra, aynı okulda grafik bölümüne 1975 yılında asistan olarak girdi. 1983 yılında doktor, 1997 yılında doçent, 2002 yılında profesör oldu. Halen Marmara Ü. G. S. F. Fotoğraf Bölüm Başkanlığını yürütmektedir. Sanat hayatına kısa film ile başlayan Gürsel, 4’ü uluslar arası, 6’sı ulusal ödüller kazandı, 20 yarışmada seçici kurul üyeliği yaptı. 2 kişisel serge açan sanatçı, 3 uluslar arası karma sergiye katıldı. 10 dia gösterisi yaptı.


Fotoğraf Sanatçısı Prof. Dr. Barbaros GÜRSEL
“ETKİN, IŞIKLI, İNCE ESPRİLİ, GÜZELİ ARAYAN FOTOĞRAFLAR ÇEKİYORUM”


Barbaros Bey, siz Sakaryalısınız ve Türkiye’nin az sayıdaki fotoğraf sanatçısı / profesörlerinden birisiniz. Öncelikle sanatta niçin fotoğraf?
Doğrudur. Türkiye’nin bugüne kadar geç kalmış bir dalının 7 profesöründen biriyim. Babamın bizzat fotoğraf sanatı ile uğraşması ve beni gençliğe geçişimde güzel şeylere yönlendirme adına fotoğraf makinesi ile tanıştırması, babamın farklı açılardan, sağlam kompozisyonları ve ışığı en doğru ve etkili kullanış biçimi ile konuyu anlatımı, beni “GÖRÜNTÜSEVER” yapmıştır. Akıp giden zaman içinden tek kareye indirgenmiş “an” beni “GÖRÜNTÜ TUTKUNU” yapmıştır.

Sanata sinemayla başladınız, hatta kısa metrajlı filmler çektiniz. Niçin sinema ve ardından neden fotoğraf?
İlkokulda iken mandolin dersi aldım, üç metod bitirdim. Ortaokul sıralarında beni en çok sinema sanatı etkiliyordu. Türk ve Dünya sinemalarından iyi örnekleri o zamanlar Adapazarı’ndaki sinemalardan (Yeni, Melek, Atlas, Saray, Fitaş, Yıldız) izlemeye çalışıyordum. Sinema ile ilgili kitap ve dergilerden besleniyordum. Teyzeoğlum sayesinde Yeni Sinema makinisti ile tanıştım; sinema filmleri kırpıklarını topluyor, günlerce inceliyordum. Görüntü olarak sinemayı yapabileceğime kanaat getiriyordum. O zamanlar 8 mm kısa film yarışmaları oluyordu, onlara katılmak kendimi ispatlamak istiyordum. Ciddi olarak yazılmış üç senaryom vardı, “Bisikletçi”, “Tahta Kaşıklar” ve “Sonbahar Rüzgarları” bu sonuncusu o güne kadar hiç örneğini görmediğim bugün şarkı klibi denilen türdendi. Yeni Dalga akımından etkilendiğim için İtalya’ya gidip sinema öğrenimi yapmak istiyordum. Maddi olanaksızlıktan gerçekleşmedi. Abidin Dino’nun yönetmenliğini yaptığı “Dünya Kupası ‘66” beni çok etkiledi. Bu etki ile “Kırkpınar ‘67” yi çektim, 8,5 dakika. Robert Kolej Kısa Film Yarışmasına gönderdim, beğenmişler. Onlar da filmi Edinburg Kısa Film Gençlik Festivaline, Türkiye’yi temsilen gönderdiler. 35 mm bir kamera alıp sinemaya devam edemedim: işin görüntü tarafını çok seviyordum, fotoğrafta kaldım.

Grafik eğitimi almış olmanızın fotograf gelişiminizde ne tür bir etkisi oldu?
Fotografik yönüm gelişti, karanlık oda teknikleri ile ufkum genişledi, grafik kompozisyonlar yapmaya başladım, üretimim arttı, reklam (tanıtım) fotoğrafını da öğrendim.

Sizin için “iki üniversite mezunu; ilki Hüsnü Gürsel, ikincisi Tatbiki Güzel Sanatlar” denir.

Bu değerlendirme çok doğrudur. Üniversite giriş sınavında Hukuk Fakültesini kazandım ama gitmedim. Babam “Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’na” yönlendirdi, özel giriş yetenek sınavlarına girdim, grafik bölümünü 3.’lükle kazandım. Türk Fotoğraf Sanatında çok büyük bir ismin oğlu idim. Hep ondan kazandıklarıma artılar eklemek zorunda hissettim kendimi, yine de ona yetiştiğimi zannetmiyorum. Görüşlerimiz, doğrularımız aynı olduğu halde. Evde babam, ben ve kardeşim Fatih’in ortak konusu olmuştur fotograf.

Sanat hayatınızdaki ilk ödülünüz hangisidir? Ne zaman nerede aldınız?
1964’te on dört yaşında iken mansiyon aldım. Adapazarı Kurtuluş Şenlikleri 2. Fotoğraf Yarışmasında aldığım bu mansiyon benim için en büyük ödül idi.

AET’den bir ödülünüz olduğu biliniyor. Anlatır mısınız?
1966’da o zamanki adı ile “Ortak Pazar”ın Uluslararası Gençler Türkiye Milli Ödülü Altın Objektifi, Belçika’nın Brüksel kentinde aldım. Ayrıca Photo-Kino’da seri fotograf dalında birinci oldum. Bunlar beni “Yarışma Çocuğu” yaptı.

Türkiye Sanatçı ve Bilim Adamı Portreleri Yarışmasında da ödülünüz var. Söz konusu yarışmada ödül alan fotoğrafınızın özelliği nedir?
1990’da AFSAD’ın yarışmasındaki tasarımını yaptığım ve stüdyoda üstüste çekim gerçekleştirdiğim babamın portresi idi. Bugüne kadar yapılmamışı yapma ve babama olan minnet borcumu ödeme adına en iyisini yapmalıydım. Gerçekten de öyle olduğuna inanıyorum, babam da beğendi ki 50. Yıl Sanat Albümüne kapak yaptı.

Yarışma ve ödüllerin, sanatçının gelişimindeki olumlu/olumsuz etkisi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Yarışmalar ve ödüller sanatçının üretimini kamçılayan, kendini aşması, yenilemesi için olumlu etkisi olan etkinliklerdir, her zaman desteklerim.

Sizin de zaman zaman seçici kurul üyesi olduğunuz Adapazarı Fotomaraton Fotoğraf Yarışması konusunda ne düşünüyorsunuz? Nasıl geliştirilebilir?
Her zaman Adapazarı Fotomaratonunda seçici kurul üyesi olmaktan dolayı mutluluğumu dile getirdim. Çok iyi bir organizasyonla yıllardır sürdürülen bu geleneksel fotoğraf yarışmasından dolayı Adapazarı Büyükşehir Belediyesi’ni tebrik ederim. Geliştirilebilmesi için önceden duyurunun ve ödüllerin etkili olabileceğini söyleyebilirim.

Sizin bir de GRUP-2 döneminiz var. Nedir GRUP-2 ve fonksiyonu ne olmuştur?
Babamlar “GRUP-5”i kurmuşlardı. Onlar 5 kişi idiler. Biz gençler ise ikinci bir fotoğraf grubu olduğu için “GRUP-2” adını alarak onların izinden gitmeyi düşünüyorduk. Birkaç karma sergi açtık, daha sonra her iki grubun birleşerek kurduğu AFAK yani Adapazarı Fotograf Amatörleri Kulübü de Türk fotoğraf tarihinde iz bırakmıştır. Logosu da bana aittir, daha sonra dernekler yasasının bir eksiğinden kapanmak zorunda kalmıştır, bu beni çok üzer. Adapazarı’nın çok sayıda fotoğraf sanatçısı yetiştirmesi ve bugün de gençlerin devam etmesi sevindirici yanıdır.

Fotoğraf alanında bilim adamı olarak Sakarya’da dünü, bugünü ve yarınlarına nasıl bakıyorsunuz?
Sakarya fotoğraf alanında dune damgasını vurmuştur, bugün de bu devam etmektedir, yarın damga sayısının artacağına inanıyorum.

Sizin digger fotoğraf sanatçılarından farklı olarak bir de fotoğraf bilim adamı kimliğiniz var. Yani Marmara Ü. G. S. F. Fotoğraf Bölüm Başkanısınız. Bu durum fotoğrafa bakışınızı nasıl etkiledi?
Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Grafik Bölümü Fotograf derslerinden başlayarak, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotograf Bölümünü kurarak bugüne kadar gelen 28 yıllık eğitimciliğim var. Çok iyi bir eğitim kadrosu oluşturduk, şu an Türkiye’nin en iyi eğitimini veren Fotoğraf Bölümüyüz.
Meslek olarak da fotografı seçmiş olmam elbette ki fotografa bakışımı çok olumlu etkiledi.

Sizce “Barbaros Gürsel” fotoğrafını diğerlerinden ayıran en önemli özellikler nelerdir?
Etkin, ışıklı, ince esprili, kompozisyon jimnastiği içinde çoğunlukla dikey, at gözlüğü takmadan fotografın her türünden örnekler ile güzeli arayan, bazıları tasarımlı bazıları doğaçlama, ağırlık grafik kompozisyonlardadır çalışmalarım.

Sizin gözünüzle bugün için Türkiye’de ve Dünya’da yaşayan belli basil altı-yedi fotoğraf sanatçılarının adını sayar mısınız?
Hüsnü Gürsel, İbrahim Zaman, Prof. Sabit Kalfagil, Halim Kulaksız, İzzet Keribar, Ara Güler, Özer Kanburoğlu, Oktay Çolak, Art Kane, Ansel Adams, Henri Cartier Bresson

Birer kelimeyle sizin için İzzet Keribar, Ara Güler, Prof. Dr. Sabit Kalfagil, Hüsnü Gürsel, İbrahim Zaman neyi ifade ediyor?
İzet Keribar: Titizlik eseri
Ara Güler: Röportaj ustası
Sabit Kalfagil: Gerçek hoca, ışık
Hüsnü Gürsel: Resim-iş + Fotograf = Usta fotografçı
İbrahim Zaman: Yarı babam, ağabeyim, yenilikçi

Irmak dergisini nasıl buluyorsunuz? Gelişmek için sizce neler yapmalı?
Irmak Kültür-Sanat Dergisi düzenli olarak takip etmekte ve beğenmekteyim. Geliştirmek için gönlümden geçen görsel ve plastic sanatlarla ilgili sayfalarını arttırmasıdır.


Söyleşi: Fahri Tuna
Kaynak: IRMAK Kültür-Sanat Dergisi, 3. Yıl, Sayı:32, Ağustos 2003
© IRMAK Kültür-Sanat Dergisi

SÖYLEŞİ: GREN Kültür-Sanat-Eğitim Dergisi, Eylül 2004



Prof. Barbaros GÜRSEL (Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölüm Başkanı)
1950 yılında doğdu. İlk ve orta öğretimini Adapazarı’nda yaptı. İlk fotoğraf derslerini 1963’te babası Hüsnü Gürsel’den aldı. Grup-2 adlı fotoğraf grubunu kurdu. AFAK (Adapazarı Fotoğraf Amatörleri Kulübü) üyesi oldu. Amatör olarak sinema ile uğraştı. 1973’te Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Grafik Sanatlar Bölümü’nü Fotoğraf Seçmeli olarak bitirdi. Tanıtım fotoğrafçılığı yaptı. Yurtiçi ve yurtdışında ödüller aldı, sergiler açtı, seçici kurullar ve bilirkişiliklerde görev aldı. Babası ile birlikte, kardeşi Fatih Gürsel’I fotoğraf dünyasına kazandırdı. 1975’te M. Vehbi Yazgan ve Güler Ertan’ın asistanlığı ile başlayan eğitimciliğine, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Prof. Güler Ertan ve Prof. Kemal Şen ile 1994’te kurduğu Fotoğraf Bölümü’nde devam etmektedir.
Fotoğraf görüşü: Fotoğrafın siyah-beyaz ve renkli dünyalarını ayrı ayrı yaşayan, salt kendi teknikleri içinde güzel olan her görüntüye açık, kendisini sınırlamayan, tüm tarzlardan tat alan bir sanat anlayışına sahiptir.


Fotoğraf dünyasında “Adapazarlı” bir akademisyen
BARBAROS GÜRSEL


Gürsel Ailesi fotoğraf serüvenine Sayın Hüsnü Gürsel’in amatör-sanatsal çabalarıyla başlamıştı. Daha sonra oğulları Barbaros ve Fatih Gürsel’in de katılımıyla sanatsal, profesyonel ve akademik alanlarda son derece girişimci ve yararlı oldu. Adapazarı’nın ve Türkiye’nin fotoğraf sanatındaki gelişimine bugün de katkılarını sürdürüyor. Bu sayımızın konuğu, ailenin aynı zamanda akademisyen olan üyesi Sayın Barbaros Gürsel…

T.A. : Sayın Gürsel, Adapazarı’nda fotoğraf sanatının gelişim sürecini yakından izlemiş bir insan olarak; bugünkü durumu, “Grup 5”, “Grup 2” ve ADAPAZARI FOTOĞRAF AMATÖRLERİ KULÜBÜ (AFAK) dönemleriyle karşılaştırır mısınız?

B.G. : Sayın Açıkel, “Grup 5” dönemi, Türk fotoğrafında Adapazarı’nın altın çağı ile, çok ileri düzeyde beş ustanın hatta sonradan bu oluşuma katılan, İzmit’li bir ustanın ( Cemal Turgay ) bir araya gelmesiyle Türkiye’nin sanat merkezi İstanbul’a karşı ağırlıklarını koymaları kendilerini duyurmalarıdır. “Grup 2” ise, bu ustalarımızı örnek alarak onlar gibi olmak isteği ile yola çıkmış biz gençlerin kurduğu bir gruptu. “Afak” dönemi, bu iki grubun birleşimi ile oluşmuş gençlerden fotoğraf ile ilgilenmeye devam edenlerin de etkinliklere, üretime katkıları ile dernek kapanana kadar bir amatör fotoğraf kulübü (derneği) olarak devam etmiştir. Üyelerin bir kısmının İstanbul’a yerleşimi sonucu bugünkü duruma gelinmiş, şehirde, başta kardeşim Fatih’in öncülüğünde Servet Sezgin ve babam Hüsnü Gürsel’in desteğinde fotoğraf severler tekrar bir araya gelerek sürdürmüşlerdir. Gönlüm “Afak”ın yeniden canlandırılmasından yanadır. Bugünkü durumu, dönemler ile karşılaştıracak olursak; bugün “Grup 5”in “Altın çağı”nı yakalayamamıştır. Yalnız “Grup 2”den daha iyi durumdadır. Fotoğrafın eski dönemlerine göre geniş kitlelere yayılmış olması sevindiricidir. Ne yazık ki, bireysel başarı sayısı azdır. “Afak” döneminin yakalanabilmesi için çok daha ciddi bir üretim temposu ile çalışmak gerekmektedir. Gelecek gençlerindir.

T.A. : Onar Kutlar, Ara Güler’in kültürel birikiminin fotoğraflarına katkısından söz ederken; “Fotoğraf, ondaki bu aysberg gibi büyük ve görünmeyen bilginin yalnızca bize yansıyan yüzüdür” diyor. Fotoğraf bölümü öğrencileri bu bilinçle yetişiyorlar mı?

B.G. : Evet, Fotoğraf Bölümü öğrencilerine de bu bilinci verecek olan kültür dersleri, Temel Eğitim Bölümümüzün verdiği Sanat Tarihi ve digger seçmeli dersler ile desteklenmektedir. Kültürel birikimin önemi vurgulanmaktadır. Öğrencilerimizin kültür düzeylerinin en uç noktaya çıkarılması için öğrenciler tüm öğretim elemanlarımız tarafından yönlendirilmektedir, gerisi bireyin kendi çabasına kalmıştır.

T.A. : Sanatseverlerin katkılarıyla bir fotoğraf müzesi oluşturulabilir mi? Yani, sanat değeri olan bir fotoğrafı alıp evine götürmek yerine, müzeye alımına katkıda bulunmak fikri desteklenir mi sizce?


B.G. : Sorunuza yanıtım; sanatseverlerin katkıları ile bir fotoğraf müzesi oluşturulabilir. Sonrasında ise; sanat ya da fotoğraf koleksiyoneri, yapıtı kendisine almak isteyecektir, müzeye bırakmayacaktır. Buna karşılık müzenin politikası ise yapıtı müzeye almak, koleksiyonere bırakmamaktır. Keşke sizin söylediğiniz idealist sanatseverler olsa... Bu arada şunu da belirteyim; müze ve fotoğraflar çok özel ve bilimsel olarak yapılmalı ve korunmalıdır.

T.A. : Dijital fotoğraf, doğrudan fotoğrafın varamayacağı güzellikler aramak mıdır bir bakıma? Bilgisayar ile sanatçı arasındaki karşılıklı imge alışverişinin, sunduğu sonsuz seçeneklerle, fotoğrafı sanata daha çok yaklaştırdığı söylenebilir mi?

B.G. : Dijital fotoğraf, teknolojik olarak dijital yöntem kullanılarak elde edilmiş fotoğraftır. Müdahaleli dijital fotoğraf kastediliyorsa, resim sanatındaki "gerçeküstü" akım benzeri görüntülerin, daha önce kimyasal yöntem ile yapılan siyah-beyaz fotoğraflardan daha kolay bir yöntem ile bilgisayar ortamında yapılmasını sağlar. İsteyen Jerry Ullsman'ın karanlıkodada 8 agrandizör ile yaptığını, bilgisayarda 8 katman (layer) kullanarak, isterse renklisini de yapabilir. Böyle bir olanak açıyor sadece... Ayrıca dijital fotoğrafta sanatsal etik (ahlak) çok dikkat edilmesi gereken bir konudur bence...

T.A. : Resim imgeleri saptama işlevini, günümüzden yüz altmış yıl kadar önce, fotoğrafa teslim etti. Resimde yeni akımlar geliştikçe her şey, ışığa, renge, desene indirgendi. Belgesel fotoğraf çekenler çok önemli bir sorumluluğu yerine getiriyorlar aslında: Dünyanın görsel tarihini yazmak! Ara Güler, "bu o kadar önemli bir şeydir ki" diyor; "sanat olsa ne olur, olmasa ne olur?" Siz fotoğrafın bu işlevine mi, yoksa sanat yönüne mi daha çok önem veriyorsunuz?

B.G. : Belgesel fotoğraf, fotoğraf sanatının temelidir. Sayın Ara Güler de görsel tarihi yazarken stüdyodaki portreleri, kurgulanmış fotoğrafları, belgesel yaklaşımları dahil, fotoğraf sanatının tüm unsurlarını kullanmış bir ustadır. Ben ise antrenmanlarımı belgesel, mimari tarzda yapıp da fotoğrafın her türüne açık, onları deneyen bir yapıya sahibim.

T.A. : Hiç durmadan gelişen teknoloji evreninde, maddi olanaksızlıklarla baş etmek zorunda olan yetenekli ve idealist gençlerin sanat fotoğrafı üretme çabaları ne derece sonuç verebilir? Belgesel fotoğrafta ise teknolojik gelişmelere ayak uydurma zorunluluğu yok; iyi bir fotoğraf makinesi işlerini görür. Bu sayede, hem kendi toplumuna yabancılaşmaz, onunla etkileşime girerek yakınlaşır, hem de kendi insanının görsel tarihine ciddi katkıları olur. Siz öğretim üyeliğinizle gençlere çok yakınsınız; yarışmalarda da jüri üyeliği görevi üstleniyorsunuz. Yarışmalarda bu kategoriye ağırlık vermek fikri, bizim gibi gelişmekte olan bir ülke için daha uygun değil mi? Bu konuda düşüncülerinizi merak ediyorum.

B.G. : Sayın Açıkel, yetenekli ve idealist gençlerin üretimleri, maddi olanaksızlıklara rağmen devam eder, onlara bir hami, bir sponsor bulunabilir. Toplum böyle gençleri desteklemelidir. Bölümümüzde de bazı öğrencilerimize karşılıksız burs olanağı vermiş olan değerli büyüğüm İbrahim Zaman'ı saygı ile anarım. Sorunuzda sanat fotoğrafı ile belgesel fotoğraf terimleri iki zıt terim gibi anlaşılıyor, bence bu yanlış. Belgesel fotoğraf terimi olsa olsa deneysel fotoğraf teriminin karşıtı olabilir, ama hepsi fotoğraf sanatının ve sanat fotoğrafının içindedir. En iyi fotoğraf "en iyi makine"den çıkar, en lezzetli yemek "en iyi tencere"den çıkar anlayışı yanlıştır. Yarışmalarda görev yaparken, öncelikle konuya uygunluğu olan, yapılışı zor bir belgesel yaklaşım favorimdir. Işığı ile, kompozisyonu ile, rengi ile, tonları ile...

T.A. : Sayın Gürsel, konuğumuz olduğunuz için teşekkür ederiz.


Söyleşi: Tamay AÇIKEL
Kapak fotoğrafı: Barbaros GÜRSEL
Kaynak: GREN Kültür-Sanat-Eğitim Dergisi, Sayı:16, Eylül-Ekim 2004
© GREN Kültür-Sanat-Eğitim Dergisi

BARBAROS GÜRSEL - ESKİ KİMLİK KARTLARI 2


İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu öğrenci hüviyet cüzdanı, 1972



İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu asistan kimlik kartı, 1975



Sağlık karnesi, 1980

18 Haziran 2015 Perşembe

BARBAROS GÜRSEL VE MÜGSF FOTOĞRAF BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ELEMANLARI, 2007

Kaynak: Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi 2006-2007 Diploma Projeleri Sergisi kataloğu.
Source: Marmara University Faculty of Fine Arts Exhibitions of 2006-2007 Diploma Projects catalogue.


© Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi

"TÜRKİYE'DE FOTOĞRAF" KİTABINDAN / FROM THE BOOK "PHOTOGRAPHY IN TURKEY"




BARBAROS GÜRSEL
Kastamonu 1950

Kendisi de fotoğrafçı olan babası Hüsnü Gürsel’in yüreklendirmesi ile 1963 yılında fotoğrafa yöneldi. 1973’te İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Grafik Sanatlar Bölümü’nü bitirdi. Yurtiçi ve yurtdışında çok sayıda karma sergiye katıldı. 1976 yılında ilk kişisel sergisini İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nda Göreme Dolaylarından adı ile açtı. Bunu, 1994’te Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde açtığı Fotoğraf ile 30 Yıl sergisi izledi. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü’nde öğretim görevi yapmaktadır. Ulusal ve uluslararası pek çok yarışmadan ödülleri olan Gürsel, belgesel ağırlıklı fotoğraflar çekmektedir.

Barbaros Gürsel, encouraged by his father the photographer Hüsnü Gürsel, took up photography in 1963. He graduated in Graphic Arts from the Istanbul State High School of Applied Arts in 1973. Gürsel has contributed to a large number of collective exhibitions both at home and abroad. His first solo exhibition, Göreme Dolaylarından (From the Surroundings of Göreme), was held in the Istanbul State High School of Applied Arts in 1976. This was followed by Fotoğraf ile 30 Yıl (30 Years in Photography) in the Marmara University Faculty of Fine Arts in 1994. At the moment he is a teacher in the Photography Department of the Marmara University Faculty of Fine Arts. Winner of a large number of prizes in national and international competitions, Gürsel concentrates mainly on documentary photography.

Kaynak: Türkiye’de Fotoğraf / Photography in Turkey – Engin ÖZENDES,
© Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, 1999
ISBN: 975-7306-62-4

TÜRK FOTOĞRAFI'NDA 1960 SONRASI - BARBAROS GÜRSEL




BARBAROS GÜRSEL

1950 yılında doğdu. İlk ve orta öğrenimini Adapazarı’nda tamamladı. İlk fotoğraf derslerini, 1963’te babası Hüsnü Gürsel’den aldı. Grup-2 adlı fotoğraf grubunu kurdu. AFAK (Adapazarı Fotoğraf Amatörleri Kulübü) üyesi oldu. Amatör olarak sinema ile uğraştı. 1973’te Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu, Grafik Sanatları Bölümü’nü Fotoğraf Seçmeli olarak bitirdi. Tanıtım fotoğrafçılığı yaptı. Yurt içi ve yurt dışında ödüller aldı, sergiler açtı, seçici kurullar ve bilirkişiliklerde görev aldı. Babası ile birlikte, kardeşi Fatih Gürsel’I fotoğraf dünyasına kazandırdı. 1975’te M. Vehbi Yazgan ve Güler Ertan’ın asistanlığı ile başlayan eğitimciliğine, Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Prof. Güler Ertan ve Prof. Kemal Şen ile 1994’te kurduğu Fotoğraf Bölümü’nde Bölüm Başkanı olarak devam etmektedir.


“Fotograf çekmek, deklanşöre basmak değil, basana kadar tüm teorik ve estetik bilgilerin, çok kısa sürede beyinden, gözden geçirilmesi ve uygulanması da onandıktan sonra deklanşöre basılmasıdır.”

Fotografta Güzelliğin Sırları Keşfedilmeli ve Kullanılmalıdır
Fotografçı, yaşadığı süreç içinde doğal ve yapay ışıkları kullanarak görüntü elde eden kişidir. Evrende sonsuz sayıda nokta bulunduğuna göre, her konu için objektifin bulunduğu nokta ve ışık kaynağının bulunduğu noktaların önemi büyüktür. Fotografçı, konunun ya da nesnenin en sanatsal ışığı almış olmasına ya da verilmiş olmasına dikkat ederek ışığını irdeler. Işık doğru ise, “an” da doğru ise, pozlandırma da doğru ise, kompozisyon da doğru ise deklanşöre basar. Diğer bir anlatım ile fotograf çekmek deklanşöre basmak değil, basana kadar tüm teorik ve estetik bilgilerin, çok kısa sürede beyinden, gözden geçirilmesi ve uygulanması da onandıktan sonra deklanşöre basılmasıdır. Durağan konuların çalışılması bu nedenle daha kolaydır. Hareketli konularda ise “an,” önceki ya da sonraki uç noktalarda dondurulmaya çalışılır. Konu iki boyuta inerken, fotografta diğer boyutların kaybedilmemesi için çaba gösterilir.

Her konunun, her nesnenin mutlaka en güzel, en doğru bir çekim açısı ve en güzel, en doğru bir aydınlanması/aydınlatılması vardır; bu inatla çalışılmalıdır. Çok fotograf görmek ve bunları irdelemek, denemeler yapmak, görsel eğitim kazandırır.

Fotograf bir “ayıklama” sanatıdır. Nasıl pilav yapmadan once pirinçten taşlar ayıklanırsa (yoksa dişiniz kırılır), kompozisyonda da gözümüzü kıracak şeyler, kadraj (çerçeveleme) dışında bırakılır. Tanıtım ya da kurgu fotograflardaysa, resimde olduğu gibi “toplama” yöntemi ile nesneler bir araya getirilir.

Fotograf makineleri net görüntü dairesi içinden kare ya da bir diğeri dikdörtgen çalışmamıza olanak sağlarlar. Kare her kenarı eşit bir dikdörtgendir. Dikdörtgen ise karşılıklı iki kenarı uzun bir “kare”dir. Kare, her kenarı eşit olduğu için monotondur. Hapishanenin bahçesi bile bir kare ise volta atarken canımız sıkılır, her tarafı aynı sayıda adımlarsınız. Dikdörtgende ise canınınz sıkılmaz; bir taraf kısa, digger taraf daha çok adım, monotonluk bozulmuştur. Dikdörtgen boş bir çerçeve bile kişiyi rahatlatır. Bu nedenle kare kompozisyonda monotonluğu bozmak ustalık ister. Kare kompozisyonu halleden, dikdörtgen kompozisyonu daha kolay oluşturur. Bir de karenin diki, yatayı yoktur. Buna karşılık dikdörtgenin yatay ve dikey kompozisyonları çalışılmaktadır.

Bazı fotoğrafçılar, gözlerimiz yatay bir düzlem içinde olduğu için yalnız yatay dikdörtgen kompozisyonlar çalışıyorlar. Böyle bir sınırlama yanlıştır; konu, makinemizin dikey ya da yatay duruşunu belirler. Gözlerimiz yatay bir düzlemde bulunmakla beraber (ki bu, nesneleri üç boyutlu olarak algılamamız içindir), fotoğraf çekerken bir gözümüzü kapatmıyor muyuz? Kafamızın objektifini “tek”e indirmiyor muyuz? Zaten ikisi ile birlikte yapmaya kalksaydık, paralaks hatası yapardık herhalde!

Gözümüzün soldan sağa, okuma alışkanlığından, bir hareketi vardır. Araplarda sağdan sola, Çinlilerde yukarıdan aşağıya doğrudur bu. Bu okuma alışkanlığımız nedeniyle kompozisyonun sağ-alt köşesini en son görürüz, buluruz. Bir diğer gizli öğe de nesnelerin bakış yönü, başka bir anlatımla hareketli konunun hareket yönü, vektörüdür. Hareketin yönünün, farklı yönde okuma alışkanlığı olan insanlarda farklı etkileri görülür. Örneğin burnu sola doğru olan yandan bir otomobil fotografı bize göre daha çarpıcı, tersi daha yumuşak bir etki yapar. Çünkü gözümüzün vektörü ile otomobilin vektörü hemen çarpışır. Vektörler aynı yönde olursa bizim vektörümüz arabanınkine arkadan yaklaşarak yetiştiği için yumuşak bir seyir izler.

Bu ve bunun gibi gizli bilgiler düşünülerek ve benimsenerek digger zengin ton, siyah-beyazı, rengi ve anlatım sadeliği içinde ana iskeleti sağlam bir kompozisyon oluşturulmalıdır. Seyredenin gözünü (kare ya da dikdörtgen) işimizde ne kadar çok gezdirtiyorsak o kadar başarılıyız, ona çok baktırıyoruz demektir.

Güzel şey kendisine çok baktırır. Fotografın her türünü çok seviyor olmak ve at gözlüğü takmadan her türünden güzel örnekler veriyor olmak önemlidir benim için. Ha, unutmadan söyleyeyim, benim “kare”lerden sonraki çalışmalarımın yüzde yetmişi dikey kompozisyondur.

Babamın bizzat fotograf sanatı ile uğraşması ve beni gençliğe geçişimde güzel şeylere yönlendirme adına fotograf makinesi ile tanıştırması, babamın farklı açılardan, sağlam kompozisyonları ve ışığı en doğru ve etkili kullanış biçimi ile konuyu anlatımı, beni “görüntüsever” yapmıştır. Akıp giden zaman içinden tek kareye indirgenmiş “an” beni “görüntü tutkunu” yapmıştır.

Güzel ülkemde Fotoğraf Bölümü’nün kurucularından biri olmam sevinci ile saygılar.


Kaynak: “Türk Fotografı’nda 1960 Sonrası” – Prof. Güler Ertan, Bileşim Yayınevi, 2005. ISBN: 975-271-113-8
© Bileşim Yayıncılık A.Ş.

TÜRK FOTOĞRAFI’NDA 1960 SONRASI - HÜSNÜ GÜRSEL




HÜSNÜ GÜRSEL

1925, Adapazarı doğumludur. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü, Resim-İş Bölümü’nden 1948 yılında mezun oldu. Köy enstitüleri, öğretmen okulları ve ortaokullarda toplam 32 yıl görev yaptı. 1948 yılından beri fotoğrafla uğraşan Gürsel, ilk fotoğraf sergisini, 1950 yılında, Göl Köy Enstitüsü’nde açtı. Üyesi olduğu Adapazarlı “Grup-5” (Mümtaz Ertürer, Hüsnü Gürsel, Naci Seviç, Hayri Yazıcıgil, İbrahim Zaman)’le birlikte bir çok sergi düzenledi, kişisel sergilerinin yanı sıra, ulusal ve uluslararası karma sergilere katıldı, bienal ve yarışmalarda yer aldı, ödüller aldı. Ayrıca ulusal ve uluslararası yarışmaların seçici kurullarında görev yaptı. 1994 yılında “Baba ve Oğulları” isimli fotoğraf sergisini, iki oğlu: Barbaros ve Fatih Gürsel’le açma mutluluğuna erişti.
AFAK kurucu üyesi, İFSAK ve KASK onur üyesidir.


Ödüllerinden bazıları:
1963 1. Sakarya Fotoğraf Yarışması, 1.’lik ve 2.’lik
1964 2. Sakarya Fotoğraf Yarışması, 2.’lik
1965 FOTON Foto Yarışması, 1.’lik
1972 Akbank Fotoğraf Yarışması, saydam: 1.’lik, siyah-beyaz: 2 mansiyon
1973 Akbank Saydam Yarışması, 2.’lik
1974 İFSAK Fotoğraf Yarışması 2.’lik
1975 Akbank Fotoğraf Yarışması, siyah-beyaz: 1.’lik, saydam: 3.’lük
1977 Sanat Fotoğraf Yarışması, siyah-beyaz: 2.’lik
Akbank “Eskişehir Bölge Fotoğraf Yarışması”, 1.’lik, 2.’lik ve mansiyon
Akbank “Ankara Bölge Fotoğraf Yarışması” , 1.’lik, 3.’lük
1982 İFSAK 7. Ulusal Fotoğraf Yarışması, renkli baskı: 1.’lik
1985 Rotary International 243. Bölge 5. Konferansı Fotoğraf Yarışması, 3.’lük
1987 Türk Tanıtma Vakfı Fotoğraf Yarışması, saydam: 2.’lik, renkli baskı: mansiyon
1988 “Her Yönüyle Malatya” 1. Fotoğraf Yarışması, 1.’lik
1993 Kandıra Belediyesi Fotoğraf Yarışması, 2.’lik
1997 Bursa Büyükşehir Belediyesi “Sami Güner Fotoğraf Yarışması” 2. Bölüm başarı ödülü
TÜBİTAK “Yaşayan Bilim ve Teknik: Siyah” Konulu Fotoğraf Yarışması, 3.’lük
2000 Koç Allianz “Türkiye Köprüleri” Konulu Fotoğraf Yarışması, renkli baskı: 2.’lik


“Bir sanat fotoğrafında, çizginin, şeklin, tonların, bunlarla beraber kompozisyonun seyredilen yüzey içerisinde uyum yaratarak bir bütün olması gerekir.”
Fotoğraf güzel sanatların bir kolu olarak kabul edilmiş durumdadır. Geleneksizlik bakımından en talihsiz olduğumuz sanat kolu çok sesli müzikten de once Fotoğraf sanatı gelir. Buna rağmen bilhassa amatör çevrelerde çok büyük kıpırdanışları görmek mümkün oluyor. Avrupa’da da fotoğraf sanatçılarının hep amatör öncülerle başlayıp geliştiği göz önünde tutulursa umudumuzu, dikkatimizi bilhassa teşviklerimizi bu çevrelere yöneltmemiz gereği büsbütün ortaya çıkar.
Objektif, bugün sırf mekanik bir alıcı olmaktan kurtarılıp insan ruhunun, duygularının bir süzgeci seviyesine yükseltmiş, yani düpedüz bir kişilik kazanmış, gözleşmiştir. Objektifin robotluktan çıkıp gözleşmesi insanoğlunun teknik mekanizmayı aşıp üste çıkması, ruhu, tekniğin tutsaklığından kurtarıp, hizmetçisi olarak kullanılışı demek değil midir?
Görülenin, insanı, okunandan daha çabuk ve kolay etkilemesi, renkler, çizgiler gibi gölge – ışık ve tonların da çevirmen istemeyen, uluslararası kolay anlaşılır bir dil olması, fotoğrafa bugünkü yaşamımızda en ön planda bir yer sağlamış oluyor.
Bir sanat fotoğrafında, çizginin, şeklin, tonların, bunlarla beraber kompozisyonun seyredilen yüzey içerisinde uyum yaratarak bir bütün olması gerekir.
“Bir duygu uyandıran herhangi bir resim, ister bir ressam, ister bir hattat ve isterse bir fotoğrafçı tarafından yaratılmış olsun sanat yapıtıdır.”
Sizi etkileyen konuların fotoğrafını çekmek, başkalarıyla etkileşimin en kısa yoludur. Fotoğraf sanatının amacı, görülenlere ayrıca bir de estetik katmaktır. İşte bugün iyi bir fotoğrafçı bütün bunları göz önünde bulundurarak yalnız seyir için değil düşünmek için de fotoğraf çekendir.


Kaynak: “Türk Fotoğrafı’nda 1960 Sonrası” – Prof. Güler Ertan, Bileşim Yayınevi, 2005. ISBN: 975-271-113-8
© Bileşim Yayıncılık A.Ş.

IRMAK DERGİSİ - SANAT FOTOĞRAFÇILIĞI YÖNÜNDEN ADAPAZARI - PROF. BARBAROS GÜRSEL





Prof. Dr. Barbaros Gürsel
SANAT FOTOĞRAFÇILIĞI YÖNÜNDEN ADAPAZARI


Adapazarı’nda sanat konusunda çalışmaları önceden tek başına sürdüren Hüsnü Gürsel, İbrahim Zaman, Mümtaz Ertürer, Naci Sevinç dörtlüsünün 1962 Şubat ayında Adapazarı Ticaret Lisesi’nde (bugünkü Defterdarlık binasında) açtıkları ortak sergi ile gruplaşma başlamış, sonradan Hayri Yazıcıgil’in de katılması ile daha da güçlenen ekip “ADAPAZAR’lı GRUP 5” adı ile resmi olmayan kuruluş oluşturmuşlardır.

Grupça 1963 yılında, geleneksel Sakarya Şenlikleri’nde sergilenmek üzere, Adapazarı Fotoğrafçılar Derneği aracılığı ile yöredeki sanat fotoğrafçılığını teşvik ve amatörlere bu zevki aşılama amacını güden ve kendilerinin de katıldığı bir yarışma düzenlemiş; seçici kurul üyeliği için de İstanbul’dan Sayın Haluk Doğanbey ve Sayın İlhan Hattatoğlu davet edilmiştir. Seçici kurulun ödüle ve sergilenmeye değer bulduğu yapıtlar bugünkü Sabiha Hanım İlkokulu girişinde halkın beğenisine sunulmuştur.

1964 yılında yine Sakarya Şenlikleri etkinlikleri içinde yer alan Fotoğraf Yarışmasında bu kez seçici kurul üyeliği için İstanbul’dan Güzel Sanatlar Akademisi öğretim üyesi Sayın Zeki Faik İzer ve yönetmen Sayın Baha Gelenbevi davet edilmiştir.

Bu iki yarışma-sergi ile o tarihlerde daha ileri olan İstanbul sanat çevrelerinin dikkati Adapazarı’na çevrilmiştir.

1965 yılında Baha GELENBEVİ’nin teşviki ve daveti ile İstanbul’da Belediye Şehir Galerisi’nde çalışmalarını sergileyen “GRUP 5”, böylece Adapazarı dışına taşmış ve kendisini sanat çevrelerine kabul ettirmiştir.

İzmit’ten sanat fotoğrafı dalında çalışmalar yapan Cemal TURGAY’ı da bünyesine alan “ADAPAZAR’lı GRUP 5” daha hızlı bir tempo ile çalışmalarına devam etmiştir.

GRUP 5’in en büyük özelliklerinden biri “KONU” saptayıp, bütün üyelerinin bu konu ile ilgili çalışmalar yapıp ortaklaşa sergiler açmasıdır.

GRUP 5’in çalışmalarından esinlenen, bu işe meraklı ve gönülden bağlı gençler de ayrıca birleşerek: (Ruhu SAKMAN, Gazi ÜLGEN, Ferruz ERTURER, Rüştü ONARAN, Muzaffer ERCAN, Namık GÜRKAN, Ayhan ÖNER, Faruk ERİNÇ ve Barbaros GÜRSEL) GRUP 2’yi kurmuşlardır.

İlk sergilerini 21-23 Haziran 1967 tarihinde Sakarya Şenlikleri’nde Sakarya Turizm Cemiyeti’nin teşvikleri ile “Birinci” adıyla açan “GRUP 2” üyeleri 1968 yılında da “İkinci” adlı bir başka serge açtılar.

Çalışmalarının 1970 Kasım’ına kadar ayrı ayrı sürdüren her iki “GRUP” -Türkiye’de bir federasyon kurulmasına yardımcı olmak amacı ile – 8 Kasım 1970 tarihinde birleşerek tüzüklerini hazırlayıp kongrelerini yapmışlar ve ADAPAZARLI FOTOĞRAF AMATÖRLERİ KLÜBÜ (AFAK)’ı resmen kurmuşlardır.

Bundan sonra yoğun bir çalışma dönemine giren Kulüp, 1971 Yunanistan 1. Uluslararası Fotoğraf Yarışmasına katılmış, üyelerimizden Cemal TURGAY’ın “Nü” ve “Balıkçı” adlı iki, Naci SEVİNÇ’in de “Balık Ağları” adlı yapıtı sergilenmeye değer görülerek ülkemizi temsil etmişlerdir.

1971 yılı kulüp için verimli ve başarılı bir yıl olmuştur. Yunanistan yarışmasından sonra aynı yıl içinde Ankara Mimarlar Odası’nın düzenlediği “Şehirde İnsan” konulu yarışmada Hüsnü GÜRSEL, Naci SEVİNÇ, Mümtaz ERTÜRER, İbrahim ZAMAN, Cemal TURGAY, Ruhi SAKMAN, Barbaros GÜRSEL’in 20 yapıtı sergilenmeye değer bulunmuş ve Cemal TURGAY’ın “Dilenci” adlı yapıtı Mimarlık Dergisi Özel Ödülü, aynı yarışmada Barbaros GÜRSEL’in “Taşıtlar” adlı yapıtı 2.lik Ödülü, bir diğer yapıtı “Yaşantı” da mansiyon kazanmıştır.

Yine 1971 yılında Ankara Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği “12. Türkiye Fotoğraf Sergisi’ne İbrahim ZAMAN, Cemal TURGAY, Ruhi SAKMAN, Mümtaz ERTÜRER, Naci SEVİNÇ, Hüsnü GÜRSEL, Barbaros GÜRSEL’in 20 yapıtı sergilenmeye değer bulunmuştur.

Kulüp, “AFAK” adlı altında ilk sergisini 1972 Mart’ında İstanbul Belediye Şehir Galerisi’nde açmış ve her zaman olduğu gibi sergilenen yapıtlar sanatseverlerin övgüsünü almıştır.

Kulübün kuruluşundan 2 yıl geçtikten sonra Sakarya Valiliği’nin yazısı ile bir yazı ile AFAK’ın tüzüğün bir maddesi kid aha once onaylanmış olmasına ragmen DERNEKLER Kanunu’na aykırı bulunmuş ve kongrenin olağanüstü toplanarak değiştirilmesi istenmiştir:
Aynı amaçlarla kurulmuş uluslar arası fotoğraf klüpleri ile temas kurmak.

Kanuni süre içinde olağanüstü kongre toplanıp bu maddeyi değiştirmediği gerekçesiyle kulüp maalesef münfesih olmuştur.

AFAK üyeleri, kulüp münfesih oluncaya kadar gerek toplu gerekse kişisel olarak 29 sergi açmış, ulusal ve uluslarası 17 sergi-yarışmaya katılmış; toplam olarak 1000’in üzerinde yapıtları sergilenmiştir. Bu da AFAK’ın Türk fotoğrafı sanatına ne denli katkıda bulunduğunu ve kulübün düzeyini göstermesi bakımından önem arz eder.

Bu arada kardeşim Fatih GÜRSEL, Hüsnü GÜRSEL ve benden sonra genç kuşak arasında dikkatleri üzerine çeken çalışmaları ile ulusal ve uluslar arası yarışmalarda ödüller ve renkli saydam çalışmaları ile adını duyuran Servet SEZGİN, Cihat ÇAVDAR, Arzu AÇIKEL, günümüz sanatçıları olarak ileride de adlarından söz ettireceklerdir.

Bunun dışında Adapazarı’nda sanat fotoğrafçılığına büyük ilgi vardır. Bir çok gencin tek tek çok güzel çalışmalarına tanık oluyoruz. Zaman kaybtmeden bu ileri amatörleri bir çatı altında toplamak, sanat fotoğrafçılığını Adapazarı’nda eski günlerine ulaştırmak, daha ileriye götürmek gerektiğine inanıyorum.


Kaynak: Irmak Kültür-Sanat Dergisi sayı: 51, Mart 2005 ve sayı: 113, Mayıs 2010