18 Haziran 2015 Perşembe

BARBAROS GÜRSEL VE MÜGSF FOTOĞRAF BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ELEMANLARI, 2007

Kaynak: Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi 2006-2007 Diploma Projeleri Sergisi kataloğu.
Source: Marmara University Faculty of Fine Arts Exhibitions of 2006-2007 Diploma Projects catalogue.


© Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi

"TÜRKİYE'DE FOTOĞRAF" KİTABINDAN / FROM THE BOOK "PHOTOGRAPHY IN TURKEY"




BARBAROS GÜRSEL
Kastamonu 1950

Kendisi de fotoğrafçı olan babası Hüsnü Gürsel’in yüreklendirmesi ile 1963 yılında fotoğrafa yöneldi. 1973’te İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Grafik Sanatlar Bölümü’nü bitirdi. Yurtiçi ve yurtdışında çok sayıda karma sergiye katıldı. 1976 yılında ilk kişisel sergisini İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nda Göreme Dolaylarından adı ile açtı. Bunu, 1994’te Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde açtığı Fotoğraf ile 30 Yıl sergisi izledi. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü’nde öğretim görevi yapmaktadır. Ulusal ve uluslararası pek çok yarışmadan ödülleri olan Gürsel, belgesel ağırlıklı fotoğraflar çekmektedir.

Barbaros Gürsel, encouraged by his father the photographer Hüsnü Gürsel, took up photography in 1963. He graduated in Graphic Arts from the Istanbul State High School of Applied Arts in 1973. Gürsel has contributed to a large number of collective exhibitions both at home and abroad. His first solo exhibition, Göreme Dolaylarından (From the Surroundings of Göreme), was held in the Istanbul State High School of Applied Arts in 1976. This was followed by Fotoğraf ile 30 Yıl (30 Years in Photography) in the Marmara University Faculty of Fine Arts in 1994. At the moment he is a teacher in the Photography Department of the Marmara University Faculty of Fine Arts. Winner of a large number of prizes in national and international competitions, Gürsel concentrates mainly on documentary photography.

Kaynak: Türkiye’de Fotoğraf / Photography in Turkey – Engin ÖZENDES,
© Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, 1999
ISBN: 975-7306-62-4

TÜRK FOTOĞRAFI'NDA 1960 SONRASI - BARBAROS GÜRSEL




BARBAROS GÜRSEL

1950 yılında doğdu. İlk ve orta öğrenimini Adapazarı’nda tamamladı. İlk fotoğraf derslerini, 1963’te babası Hüsnü Gürsel’den aldı. Grup-2 adlı fotoğraf grubunu kurdu. AFAK (Adapazarı Fotoğraf Amatörleri Kulübü) üyesi oldu. Amatör olarak sinema ile uğraştı. 1973’te Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu, Grafik Sanatları Bölümü’nü Fotoğraf Seçmeli olarak bitirdi. Tanıtım fotoğrafçılığı yaptı. Yurt içi ve yurt dışında ödüller aldı, sergiler açtı, seçici kurullar ve bilirkişiliklerde görev aldı. Babası ile birlikte, kardeşi Fatih Gürsel’I fotoğraf dünyasına kazandırdı. 1975’te M. Vehbi Yazgan ve Güler Ertan’ın asistanlığı ile başlayan eğitimciliğine, Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Prof. Güler Ertan ve Prof. Kemal Şen ile 1994’te kurduğu Fotoğraf Bölümü’nde Bölüm Başkanı olarak devam etmektedir.


“Fotograf çekmek, deklanşöre basmak değil, basana kadar tüm teorik ve estetik bilgilerin, çok kısa sürede beyinden, gözden geçirilmesi ve uygulanması da onandıktan sonra deklanşöre basılmasıdır.”

Fotografta Güzelliğin Sırları Keşfedilmeli ve Kullanılmalıdır
Fotografçı, yaşadığı süreç içinde doğal ve yapay ışıkları kullanarak görüntü elde eden kişidir. Evrende sonsuz sayıda nokta bulunduğuna göre, her konu için objektifin bulunduğu nokta ve ışık kaynağının bulunduğu noktaların önemi büyüktür. Fotografçı, konunun ya da nesnenin en sanatsal ışığı almış olmasına ya da verilmiş olmasına dikkat ederek ışığını irdeler. Işık doğru ise, “an” da doğru ise, pozlandırma da doğru ise, kompozisyon da doğru ise deklanşöre basar. Diğer bir anlatım ile fotograf çekmek deklanşöre basmak değil, basana kadar tüm teorik ve estetik bilgilerin, çok kısa sürede beyinden, gözden geçirilmesi ve uygulanması da onandıktan sonra deklanşöre basılmasıdır. Durağan konuların çalışılması bu nedenle daha kolaydır. Hareketli konularda ise “an,” önceki ya da sonraki uç noktalarda dondurulmaya çalışılır. Konu iki boyuta inerken, fotografta diğer boyutların kaybedilmemesi için çaba gösterilir.

Her konunun, her nesnenin mutlaka en güzel, en doğru bir çekim açısı ve en güzel, en doğru bir aydınlanması/aydınlatılması vardır; bu inatla çalışılmalıdır. Çok fotograf görmek ve bunları irdelemek, denemeler yapmak, görsel eğitim kazandırır.

Fotograf bir “ayıklama” sanatıdır. Nasıl pilav yapmadan once pirinçten taşlar ayıklanırsa (yoksa dişiniz kırılır), kompozisyonda da gözümüzü kıracak şeyler, kadraj (çerçeveleme) dışında bırakılır. Tanıtım ya da kurgu fotograflardaysa, resimde olduğu gibi “toplama” yöntemi ile nesneler bir araya getirilir.

Fotograf makineleri net görüntü dairesi içinden kare ya da bir diğeri dikdörtgen çalışmamıza olanak sağlarlar. Kare her kenarı eşit bir dikdörtgendir. Dikdörtgen ise karşılıklı iki kenarı uzun bir “kare”dir. Kare, her kenarı eşit olduğu için monotondur. Hapishanenin bahçesi bile bir kare ise volta atarken canımız sıkılır, her tarafı aynı sayıda adımlarsınız. Dikdörtgende ise canınınz sıkılmaz; bir taraf kısa, digger taraf daha çok adım, monotonluk bozulmuştur. Dikdörtgen boş bir çerçeve bile kişiyi rahatlatır. Bu nedenle kare kompozisyonda monotonluğu bozmak ustalık ister. Kare kompozisyonu halleden, dikdörtgen kompozisyonu daha kolay oluşturur. Bir de karenin diki, yatayı yoktur. Buna karşılık dikdörtgenin yatay ve dikey kompozisyonları çalışılmaktadır.

Bazı fotoğrafçılar, gözlerimiz yatay bir düzlem içinde olduğu için yalnız yatay dikdörtgen kompozisyonlar çalışıyorlar. Böyle bir sınırlama yanlıştır; konu, makinemizin dikey ya da yatay duruşunu belirler. Gözlerimiz yatay bir düzlemde bulunmakla beraber (ki bu, nesneleri üç boyutlu olarak algılamamız içindir), fotoğraf çekerken bir gözümüzü kapatmıyor muyuz? Kafamızın objektifini “tek”e indirmiyor muyuz? Zaten ikisi ile birlikte yapmaya kalksaydık, paralaks hatası yapardık herhalde!

Gözümüzün soldan sağa, okuma alışkanlığından, bir hareketi vardır. Araplarda sağdan sola, Çinlilerde yukarıdan aşağıya doğrudur bu. Bu okuma alışkanlığımız nedeniyle kompozisyonun sağ-alt köşesini en son görürüz, buluruz. Bir diğer gizli öğe de nesnelerin bakış yönü, başka bir anlatımla hareketli konunun hareket yönü, vektörüdür. Hareketin yönünün, farklı yönde okuma alışkanlığı olan insanlarda farklı etkileri görülür. Örneğin burnu sola doğru olan yandan bir otomobil fotografı bize göre daha çarpıcı, tersi daha yumuşak bir etki yapar. Çünkü gözümüzün vektörü ile otomobilin vektörü hemen çarpışır. Vektörler aynı yönde olursa bizim vektörümüz arabanınkine arkadan yaklaşarak yetiştiği için yumuşak bir seyir izler.

Bu ve bunun gibi gizli bilgiler düşünülerek ve benimsenerek digger zengin ton, siyah-beyazı, rengi ve anlatım sadeliği içinde ana iskeleti sağlam bir kompozisyon oluşturulmalıdır. Seyredenin gözünü (kare ya da dikdörtgen) işimizde ne kadar çok gezdirtiyorsak o kadar başarılıyız, ona çok baktırıyoruz demektir.

Güzel şey kendisine çok baktırır. Fotografın her türünü çok seviyor olmak ve at gözlüğü takmadan her türünden güzel örnekler veriyor olmak önemlidir benim için. Ha, unutmadan söyleyeyim, benim “kare”lerden sonraki çalışmalarımın yüzde yetmişi dikey kompozisyondur.

Babamın bizzat fotograf sanatı ile uğraşması ve beni gençliğe geçişimde güzel şeylere yönlendirme adına fotograf makinesi ile tanıştırması, babamın farklı açılardan, sağlam kompozisyonları ve ışığı en doğru ve etkili kullanış biçimi ile konuyu anlatımı, beni “görüntüsever” yapmıştır. Akıp giden zaman içinden tek kareye indirgenmiş “an” beni “görüntü tutkunu” yapmıştır.

Güzel ülkemde Fotoğraf Bölümü’nün kurucularından biri olmam sevinci ile saygılar.


Kaynak: “Türk Fotografı’nda 1960 Sonrası” – Prof. Güler Ertan, Bileşim Yayınevi, 2005. ISBN: 975-271-113-8
© Bileşim Yayıncılık A.Ş.

TÜRK FOTOĞRAFI’NDA 1960 SONRASI - HÜSNÜ GÜRSEL




HÜSNÜ GÜRSEL

1925, Adapazarı doğumludur. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü, Resim-İş Bölümü’nden 1948 yılında mezun oldu. Köy enstitüleri, öğretmen okulları ve ortaokullarda toplam 32 yıl görev yaptı. 1948 yılından beri fotoğrafla uğraşan Gürsel, ilk fotoğraf sergisini, 1950 yılında, Göl Köy Enstitüsü’nde açtı. Üyesi olduğu Adapazarlı “Grup-5” (Mümtaz Ertürer, Hüsnü Gürsel, Naci Seviç, Hayri Yazıcıgil, İbrahim Zaman)’le birlikte bir çok sergi düzenledi, kişisel sergilerinin yanı sıra, ulusal ve uluslararası karma sergilere katıldı, bienal ve yarışmalarda yer aldı, ödüller aldı. Ayrıca ulusal ve uluslararası yarışmaların seçici kurullarında görev yaptı. 1994 yılında “Baba ve Oğulları” isimli fotoğraf sergisini, iki oğlu: Barbaros ve Fatih Gürsel’le açma mutluluğuna erişti.
AFAK kurucu üyesi, İFSAK ve KASK onur üyesidir.


Ödüllerinden bazıları:
1963 1. Sakarya Fotoğraf Yarışması, 1.’lik ve 2.’lik
1964 2. Sakarya Fotoğraf Yarışması, 2.’lik
1965 FOTON Foto Yarışması, 1.’lik
1972 Akbank Fotoğraf Yarışması, saydam: 1.’lik, siyah-beyaz: 2 mansiyon
1973 Akbank Saydam Yarışması, 2.’lik
1974 İFSAK Fotoğraf Yarışması 2.’lik
1975 Akbank Fotoğraf Yarışması, siyah-beyaz: 1.’lik, saydam: 3.’lük
1977 Sanat Fotoğraf Yarışması, siyah-beyaz: 2.’lik
Akbank “Eskişehir Bölge Fotoğraf Yarışması”, 1.’lik, 2.’lik ve mansiyon
Akbank “Ankara Bölge Fotoğraf Yarışması” , 1.’lik, 3.’lük
1982 İFSAK 7. Ulusal Fotoğraf Yarışması, renkli baskı: 1.’lik
1985 Rotary International 243. Bölge 5. Konferansı Fotoğraf Yarışması, 3.’lük
1987 Türk Tanıtma Vakfı Fotoğraf Yarışması, saydam: 2.’lik, renkli baskı: mansiyon
1988 “Her Yönüyle Malatya” 1. Fotoğraf Yarışması, 1.’lik
1993 Kandıra Belediyesi Fotoğraf Yarışması, 2.’lik
1997 Bursa Büyükşehir Belediyesi “Sami Güner Fotoğraf Yarışması” 2. Bölüm başarı ödülü
TÜBİTAK “Yaşayan Bilim ve Teknik: Siyah” Konulu Fotoğraf Yarışması, 3.’lük
2000 Koç Allianz “Türkiye Köprüleri” Konulu Fotoğraf Yarışması, renkli baskı: 2.’lik


“Bir sanat fotoğrafında, çizginin, şeklin, tonların, bunlarla beraber kompozisyonun seyredilen yüzey içerisinde uyum yaratarak bir bütün olması gerekir.”
Fotoğraf güzel sanatların bir kolu olarak kabul edilmiş durumdadır. Geleneksizlik bakımından en talihsiz olduğumuz sanat kolu çok sesli müzikten de once Fotoğraf sanatı gelir. Buna rağmen bilhassa amatör çevrelerde çok büyük kıpırdanışları görmek mümkün oluyor. Avrupa’da da fotoğraf sanatçılarının hep amatör öncülerle başlayıp geliştiği göz önünde tutulursa umudumuzu, dikkatimizi bilhassa teşviklerimizi bu çevrelere yöneltmemiz gereği büsbütün ortaya çıkar.
Objektif, bugün sırf mekanik bir alıcı olmaktan kurtarılıp insan ruhunun, duygularının bir süzgeci seviyesine yükseltmiş, yani düpedüz bir kişilik kazanmış, gözleşmiştir. Objektifin robotluktan çıkıp gözleşmesi insanoğlunun teknik mekanizmayı aşıp üste çıkması, ruhu, tekniğin tutsaklığından kurtarıp, hizmetçisi olarak kullanılışı demek değil midir?
Görülenin, insanı, okunandan daha çabuk ve kolay etkilemesi, renkler, çizgiler gibi gölge – ışık ve tonların da çevirmen istemeyen, uluslararası kolay anlaşılır bir dil olması, fotoğrafa bugünkü yaşamımızda en ön planda bir yer sağlamış oluyor.
Bir sanat fotoğrafında, çizginin, şeklin, tonların, bunlarla beraber kompozisyonun seyredilen yüzey içerisinde uyum yaratarak bir bütün olması gerekir.
“Bir duygu uyandıran herhangi bir resim, ister bir ressam, ister bir hattat ve isterse bir fotoğrafçı tarafından yaratılmış olsun sanat yapıtıdır.”
Sizi etkileyen konuların fotoğrafını çekmek, başkalarıyla etkileşimin en kısa yoludur. Fotoğraf sanatının amacı, görülenlere ayrıca bir de estetik katmaktır. İşte bugün iyi bir fotoğrafçı bütün bunları göz önünde bulundurarak yalnız seyir için değil düşünmek için de fotoğraf çekendir.


Kaynak: “Türk Fotoğrafı’nda 1960 Sonrası” – Prof. Güler Ertan, Bileşim Yayınevi, 2005. ISBN: 975-271-113-8
© Bileşim Yayıncılık A.Ş.

IRMAK DERGİSİ - SANAT FOTOĞRAFÇILIĞI YÖNÜNDEN ADAPAZARI - PROF. BARBAROS GÜRSEL





Prof. Dr. Barbaros Gürsel
SANAT FOTOĞRAFÇILIĞI YÖNÜNDEN ADAPAZARI


Adapazarı’nda sanat konusunda çalışmaları önceden tek başına sürdüren Hüsnü Gürsel, İbrahim Zaman, Mümtaz Ertürer, Naci Sevinç dörtlüsünün 1962 Şubat ayında Adapazarı Ticaret Lisesi’nde (bugünkü Defterdarlık binasında) açtıkları ortak sergi ile gruplaşma başlamış, sonradan Hayri Yazıcıgil’in de katılması ile daha da güçlenen ekip “ADAPAZAR’lı GRUP 5” adı ile resmi olmayan kuruluş oluşturmuşlardır.

Grupça 1963 yılında, geleneksel Sakarya Şenlikleri’nde sergilenmek üzere, Adapazarı Fotoğrafçılar Derneği aracılığı ile yöredeki sanat fotoğrafçılığını teşvik ve amatörlere bu zevki aşılama amacını güden ve kendilerinin de katıldığı bir yarışma düzenlemiş; seçici kurul üyeliği için de İstanbul’dan Sayın Haluk Doğanbey ve Sayın İlhan Hattatoğlu davet edilmiştir. Seçici kurulun ödüle ve sergilenmeye değer bulduğu yapıtlar bugünkü Sabiha Hanım İlkokulu girişinde halkın beğenisine sunulmuştur.

1964 yılında yine Sakarya Şenlikleri etkinlikleri içinde yer alan Fotoğraf Yarışmasında bu kez seçici kurul üyeliği için İstanbul’dan Güzel Sanatlar Akademisi öğretim üyesi Sayın Zeki Faik İzer ve yönetmen Sayın Baha Gelenbevi davet edilmiştir.

Bu iki yarışma-sergi ile o tarihlerde daha ileri olan İstanbul sanat çevrelerinin dikkati Adapazarı’na çevrilmiştir.

1965 yılında Baha GELENBEVİ’nin teşviki ve daveti ile İstanbul’da Belediye Şehir Galerisi’nde çalışmalarını sergileyen “GRUP 5”, böylece Adapazarı dışına taşmış ve kendisini sanat çevrelerine kabul ettirmiştir.

İzmit’ten sanat fotoğrafı dalında çalışmalar yapan Cemal TURGAY’ı da bünyesine alan “ADAPAZAR’lı GRUP 5” daha hızlı bir tempo ile çalışmalarına devam etmiştir.

GRUP 5’in en büyük özelliklerinden biri “KONU” saptayıp, bütün üyelerinin bu konu ile ilgili çalışmalar yapıp ortaklaşa sergiler açmasıdır.

GRUP 5’in çalışmalarından esinlenen, bu işe meraklı ve gönülden bağlı gençler de ayrıca birleşerek: (Ruhu SAKMAN, Gazi ÜLGEN, Ferruz ERTURER, Rüştü ONARAN, Muzaffer ERCAN, Namık GÜRKAN, Ayhan ÖNER, Faruk ERİNÇ ve Barbaros GÜRSEL) GRUP 2’yi kurmuşlardır.

İlk sergilerini 21-23 Haziran 1967 tarihinde Sakarya Şenlikleri’nde Sakarya Turizm Cemiyeti’nin teşvikleri ile “Birinci” adıyla açan “GRUP 2” üyeleri 1968 yılında da “İkinci” adlı bir başka serge açtılar.

Çalışmalarının 1970 Kasım’ına kadar ayrı ayrı sürdüren her iki “GRUP” -Türkiye’de bir federasyon kurulmasına yardımcı olmak amacı ile – 8 Kasım 1970 tarihinde birleşerek tüzüklerini hazırlayıp kongrelerini yapmışlar ve ADAPAZARLI FOTOĞRAF AMATÖRLERİ KLÜBÜ (AFAK)’ı resmen kurmuşlardır.

Bundan sonra yoğun bir çalışma dönemine giren Kulüp, 1971 Yunanistan 1. Uluslararası Fotoğraf Yarışmasına katılmış, üyelerimizden Cemal TURGAY’ın “Nü” ve “Balıkçı” adlı iki, Naci SEVİNÇ’in de “Balık Ağları” adlı yapıtı sergilenmeye değer görülerek ülkemizi temsil etmişlerdir.

1971 yılı kulüp için verimli ve başarılı bir yıl olmuştur. Yunanistan yarışmasından sonra aynı yıl içinde Ankara Mimarlar Odası’nın düzenlediği “Şehirde İnsan” konulu yarışmada Hüsnü GÜRSEL, Naci SEVİNÇ, Mümtaz ERTÜRER, İbrahim ZAMAN, Cemal TURGAY, Ruhi SAKMAN, Barbaros GÜRSEL’in 20 yapıtı sergilenmeye değer bulunmuş ve Cemal TURGAY’ın “Dilenci” adlı yapıtı Mimarlık Dergisi Özel Ödülü, aynı yarışmada Barbaros GÜRSEL’in “Taşıtlar” adlı yapıtı 2.lik Ödülü, bir diğer yapıtı “Yaşantı” da mansiyon kazanmıştır.

Yine 1971 yılında Ankara Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği “12. Türkiye Fotoğraf Sergisi’ne İbrahim ZAMAN, Cemal TURGAY, Ruhi SAKMAN, Mümtaz ERTÜRER, Naci SEVİNÇ, Hüsnü GÜRSEL, Barbaros GÜRSEL’in 20 yapıtı sergilenmeye değer bulunmuştur.

Kulüp, “AFAK” adlı altında ilk sergisini 1972 Mart’ında İstanbul Belediye Şehir Galerisi’nde açmış ve her zaman olduğu gibi sergilenen yapıtlar sanatseverlerin övgüsünü almıştır.

Kulübün kuruluşundan 2 yıl geçtikten sonra Sakarya Valiliği’nin yazısı ile bir yazı ile AFAK’ın tüzüğün bir maddesi kid aha once onaylanmış olmasına ragmen DERNEKLER Kanunu’na aykırı bulunmuş ve kongrenin olağanüstü toplanarak değiştirilmesi istenmiştir:
Aynı amaçlarla kurulmuş uluslar arası fotoğraf klüpleri ile temas kurmak.

Kanuni süre içinde olağanüstü kongre toplanıp bu maddeyi değiştirmediği gerekçesiyle kulüp maalesef münfesih olmuştur.

AFAK üyeleri, kulüp münfesih oluncaya kadar gerek toplu gerekse kişisel olarak 29 sergi açmış, ulusal ve uluslarası 17 sergi-yarışmaya katılmış; toplam olarak 1000’in üzerinde yapıtları sergilenmiştir. Bu da AFAK’ın Türk fotoğrafı sanatına ne denli katkıda bulunduğunu ve kulübün düzeyini göstermesi bakımından önem arz eder.

Bu arada kardeşim Fatih GÜRSEL, Hüsnü GÜRSEL ve benden sonra genç kuşak arasında dikkatleri üzerine çeken çalışmaları ile ulusal ve uluslar arası yarışmalarda ödüller ve renkli saydam çalışmaları ile adını duyuran Servet SEZGİN, Cihat ÇAVDAR, Arzu AÇIKEL, günümüz sanatçıları olarak ileride de adlarından söz ettireceklerdir.

Bunun dışında Adapazarı’nda sanat fotoğrafçılığına büyük ilgi vardır. Bir çok gencin tek tek çok güzel çalışmalarına tanık oluyoruz. Zaman kaybtmeden bu ileri amatörleri bir çatı altında toplamak, sanat fotoğrafçılığını Adapazarı’nda eski günlerine ulaştırmak, daha ileriye götürmek gerektiğine inanıyorum.


Kaynak: Irmak Kültür-Sanat Dergisi sayı: 51, Mart 2005 ve sayı: 113, Mayıs 2010