24 Eylül 2015 Perşembe

Barbaros Gürsel - The Exchange Exhibition Between Korea and Turkey, 2007




Barbaros Gürsel

Title and Department

Professor, Head of Photography Department

Lecturing Courses
Light and Form
Industrial Photography
Advertising Photography
Studio Photography
Technique of Photography

Academic Development
2002 Professor
1996 Assoc. Professor
1986 Assistant Professor
1985 Instructor
1983 Ph.D.
1975 Research Assistant

Personal Art / Design Activities (Latest)

2004 "Slide Show" - Selçuk University, Konya
2001 "Slide Show" - Sea Guard School, İstanbul
2000 "Turkey - Slide Show" - Israel

Group Art / Design Activities
2006 "Art at Dogus" Mixed Exhibition, İstanbul
2004 "From The Masters" Photography Exhibition, Adapazarı
2001 "Photography Department Instructors" Exhibition, M.Ü.G.S.F., İstanbul

Awards
2000 "Javelin" Photography Contest, 1st Prize and Mention
1996 International 19th FIAP CS BIENNAL, TOYOTASA Special Prize

Selected Articles
1996 "Harris Shutter", Photography Art Journal, Ant Publication, No: 5
"The Use of Flash with Complementary Filters", Photography Art Journal, Ant Publication, No: 6


Source: "The Exchange Exhibition between Korea and Turkey" Catalogue, 2007
© Korean Fine Art Association Daejeon Metropolitan City Branch

6. DEVLET FOTOĞRAF SERGİSİ, 1994




© Barbaros Gürsel

Kaynak:
T.C. Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü
6. DEVLET FOTOĞRAF SERGİSİ kataloğu, 1994

Barbaros Gürsel "Düş", 1989




Düş / Dream
© Barbaros Gürsel
Renkli baskı bölümü, FIAP Gümüş Madalya ödülü
Color print section, FIAP Silver Medal prize

Kaynak / Source:
Mülkiyeliler Birliği İstanbul Şubesi
Uluslararası Fotoğraf Sergisi (4-15 Aralık 1989) kataloğu.
International Exhibition of Photography (4-15 December 1989) catalogue.

SÖYLEŞİ: IRMAK Kültür-Sanat Dergisi, Ağustos 2003



Prof. Dr. Barbaros GÜRSEL
1950 Kastamonu Göl’de doğdu. Arifiye İlkokulu (1961), Adapazarı Ortaokulu (1964), Adapazarı Lisesi (1969)’nden mezun oldu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Grafik Bölümü’nü bitirdi (1973). Kısa süre reklam ajansında reklam fotoğrafçısı olarak çalıştıktan sonra, aynı okulda grafik bölümüne 1975 yılında asistan olarak girdi. 1983 yılında doktor, 1997 yılında doçent, 2002 yılında profesör oldu. Halen Marmara Ü. G. S. F. Fotoğraf Bölüm Başkanlığını yürütmektedir. Sanat hayatına kısa film ile başlayan Gürsel, 4’ü uluslar arası, 6’sı ulusal ödüller kazandı, 20 yarışmada seçici kurul üyeliği yaptı. 2 kişisel serge açan sanatçı, 3 uluslar arası karma sergiye katıldı. 10 dia gösterisi yaptı.


Fotoğraf Sanatçısı Prof. Dr. Barbaros GÜRSEL
“ETKİN, IŞIKLI, İNCE ESPRİLİ, GÜZELİ ARAYAN FOTOĞRAFLAR ÇEKİYORUM”


Barbaros Bey, siz Sakaryalısınız ve Türkiye’nin az sayıdaki fotoğraf sanatçısı / profesörlerinden birisiniz. Öncelikle sanatta niçin fotoğraf?
Doğrudur. Türkiye’nin bugüne kadar geç kalmış bir dalının 7 profesöründen biriyim. Babamın bizzat fotoğraf sanatı ile uğraşması ve beni gençliğe geçişimde güzel şeylere yönlendirme adına fotoğraf makinesi ile tanıştırması, babamın farklı açılardan, sağlam kompozisyonları ve ışığı en doğru ve etkili kullanış biçimi ile konuyu anlatımı, beni “GÖRÜNTÜSEVER” yapmıştır. Akıp giden zaman içinden tek kareye indirgenmiş “an” beni “GÖRÜNTÜ TUTKUNU” yapmıştır.

Sanata sinemayla başladınız, hatta kısa metrajlı filmler çektiniz. Niçin sinema ve ardından neden fotoğraf?
İlkokulda iken mandolin dersi aldım, üç metod bitirdim. Ortaokul sıralarında beni en çok sinema sanatı etkiliyordu. Türk ve Dünya sinemalarından iyi örnekleri o zamanlar Adapazarı’ndaki sinemalardan (Yeni, Melek, Atlas, Saray, Fitaş, Yıldız) izlemeye çalışıyordum. Sinema ile ilgili kitap ve dergilerden besleniyordum. Teyzeoğlum sayesinde Yeni Sinema makinisti ile tanıştım; sinema filmleri kırpıklarını topluyor, günlerce inceliyordum. Görüntü olarak sinemayı yapabileceğime kanaat getiriyordum. O zamanlar 8 mm kısa film yarışmaları oluyordu, onlara katılmak kendimi ispatlamak istiyordum. Ciddi olarak yazılmış üç senaryom vardı, “Bisikletçi”, “Tahta Kaşıklar” ve “Sonbahar Rüzgarları” bu sonuncusu o güne kadar hiç örneğini görmediğim bugün şarkı klibi denilen türdendi. Yeni Dalga akımından etkilendiğim için İtalya’ya gidip sinema öğrenimi yapmak istiyordum. Maddi olanaksızlıktan gerçekleşmedi. Abidin Dino’nun yönetmenliğini yaptığı “Dünya Kupası ‘66” beni çok etkiledi. Bu etki ile “Kırkpınar ‘67” yi çektim, 8,5 dakika. Robert Kolej Kısa Film Yarışmasına gönderdim, beğenmişler. Onlar da filmi Edinburg Kısa Film Gençlik Festivaline, Türkiye’yi temsilen gönderdiler. 35 mm bir kamera alıp sinemaya devam edemedim: işin görüntü tarafını çok seviyordum, fotoğrafta kaldım.

Grafik eğitimi almış olmanızın fotograf gelişiminizde ne tür bir etkisi oldu?
Fotografik yönüm gelişti, karanlık oda teknikleri ile ufkum genişledi, grafik kompozisyonlar yapmaya başladım, üretimim arttı, reklam (tanıtım) fotoğrafını da öğrendim.

Sizin için “iki üniversite mezunu; ilki Hüsnü Gürsel, ikincisi Tatbiki Güzel Sanatlar” denir.

Bu değerlendirme çok doğrudur. Üniversite giriş sınavında Hukuk Fakültesini kazandım ama gitmedim. Babam “Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’na” yönlendirdi, özel giriş yetenek sınavlarına girdim, grafik bölümünü 3.’lükle kazandım. Türk Fotoğraf Sanatında çok büyük bir ismin oğlu idim. Hep ondan kazandıklarıma artılar eklemek zorunda hissettim kendimi, yine de ona yetiştiğimi zannetmiyorum. Görüşlerimiz, doğrularımız aynı olduğu halde. Evde babam, ben ve kardeşim Fatih’in ortak konusu olmuştur fotograf.

Sanat hayatınızdaki ilk ödülünüz hangisidir? Ne zaman nerede aldınız?
1964’te on dört yaşında iken mansiyon aldım. Adapazarı Kurtuluş Şenlikleri 2. Fotoğraf Yarışmasında aldığım bu mansiyon benim için en büyük ödül idi.

AET’den bir ödülünüz olduğu biliniyor. Anlatır mısınız?
1966’da o zamanki adı ile “Ortak Pazar”ın Uluslararası Gençler Türkiye Milli Ödülü Altın Objektifi, Belçika’nın Brüksel kentinde aldım. Ayrıca Photo-Kino’da seri fotograf dalında birinci oldum. Bunlar beni “Yarışma Çocuğu” yaptı.

Türkiye Sanatçı ve Bilim Adamı Portreleri Yarışmasında da ödülünüz var. Söz konusu yarışmada ödül alan fotoğrafınızın özelliği nedir?
1990’da AFSAD’ın yarışmasındaki tasarımını yaptığım ve stüdyoda üstüste çekim gerçekleştirdiğim babamın portresi idi. Bugüne kadar yapılmamışı yapma ve babama olan minnet borcumu ödeme adına en iyisini yapmalıydım. Gerçekten de öyle olduğuna inanıyorum, babam da beğendi ki 50. Yıl Sanat Albümüne kapak yaptı.

Yarışma ve ödüllerin, sanatçının gelişimindeki olumlu/olumsuz etkisi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Yarışmalar ve ödüller sanatçının üretimini kamçılayan, kendini aşması, yenilemesi için olumlu etkisi olan etkinliklerdir, her zaman desteklerim.

Sizin de zaman zaman seçici kurul üyesi olduğunuz Adapazarı Fotomaraton Fotoğraf Yarışması konusunda ne düşünüyorsunuz? Nasıl geliştirilebilir?
Her zaman Adapazarı Fotomaratonunda seçici kurul üyesi olmaktan dolayı mutluluğumu dile getirdim. Çok iyi bir organizasyonla yıllardır sürdürülen bu geleneksel fotoğraf yarışmasından dolayı Adapazarı Büyükşehir Belediyesi’ni tebrik ederim. Geliştirilebilmesi için önceden duyurunun ve ödüllerin etkili olabileceğini söyleyebilirim.

Sizin bir de GRUP-2 döneminiz var. Nedir GRUP-2 ve fonksiyonu ne olmuştur?
Babamlar “GRUP-5”i kurmuşlardı. Onlar 5 kişi idiler. Biz gençler ise ikinci bir fotoğraf grubu olduğu için “GRUP-2” adını alarak onların izinden gitmeyi düşünüyorduk. Birkaç karma sergi açtık, daha sonra her iki grubun birleşerek kurduğu AFAK yani Adapazarı Fotograf Amatörleri Kulübü de Türk fotoğraf tarihinde iz bırakmıştır. Logosu da bana aittir, daha sonra dernekler yasasının bir eksiğinden kapanmak zorunda kalmıştır, bu beni çok üzer. Adapazarı’nın çok sayıda fotoğraf sanatçısı yetiştirmesi ve bugün de gençlerin devam etmesi sevindirici yanıdır.

Fotoğraf alanında bilim adamı olarak Sakarya’da dünü, bugünü ve yarınlarına nasıl bakıyorsunuz?
Sakarya fotoğraf alanında dune damgasını vurmuştur, bugün de bu devam etmektedir, yarın damga sayısının artacağına inanıyorum.

Sizin digger fotoğraf sanatçılarından farklı olarak bir de fotoğraf bilim adamı kimliğiniz var. Yani Marmara Ü. G. S. F. Fotoğraf Bölüm Başkanısınız. Bu durum fotoğrafa bakışınızı nasıl etkiledi?
Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Grafik Bölümü Fotograf derslerinden başlayarak, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotograf Bölümünü kurarak bugüne kadar gelen 28 yıllık eğitimciliğim var. Çok iyi bir eğitim kadrosu oluşturduk, şu an Türkiye’nin en iyi eğitimini veren Fotoğraf Bölümüyüz.
Meslek olarak da fotografı seçmiş olmam elbette ki fotografa bakışımı çok olumlu etkiledi.

Sizce “Barbaros Gürsel” fotoğrafını diğerlerinden ayıran en önemli özellikler nelerdir?
Etkin, ışıklı, ince esprili, kompozisyon jimnastiği içinde çoğunlukla dikey, at gözlüğü takmadan fotografın her türünden örnekler ile güzeli arayan, bazıları tasarımlı bazıları doğaçlama, ağırlık grafik kompozisyonlardadır çalışmalarım.

Sizin gözünüzle bugün için Türkiye’de ve Dünya’da yaşayan belli basil altı-yedi fotoğraf sanatçılarının adını sayar mısınız?
Hüsnü Gürsel, İbrahim Zaman, Prof. Sabit Kalfagil, Halim Kulaksız, İzzet Keribar, Ara Güler, Özer Kanburoğlu, Oktay Çolak, Art Kane, Ansel Adams, Henri Cartier Bresson

Birer kelimeyle sizin için İzzet Keribar, Ara Güler, Prof. Dr. Sabit Kalfagil, Hüsnü Gürsel, İbrahim Zaman neyi ifade ediyor?
İzet Keribar: Titizlik eseri
Ara Güler: Röportaj ustası
Sabit Kalfagil: Gerçek hoca, ışık
Hüsnü Gürsel: Resim-iş + Fotograf = Usta fotografçı
İbrahim Zaman: Yarı babam, ağabeyim, yenilikçi

Irmak dergisini nasıl buluyorsunuz? Gelişmek için sizce neler yapmalı?
Irmak Kültür-Sanat Dergisi düzenli olarak takip etmekte ve beğenmekteyim. Geliştirmek için gönlümden geçen görsel ve plastic sanatlarla ilgili sayfalarını arttırmasıdır.


Söyleşi: Fahri Tuna
Kaynak: IRMAK Kültür-Sanat Dergisi, 3. Yıl, Sayı:32, Ağustos 2003
© IRMAK Kültür-Sanat Dergisi

SÖYLEŞİ: GREN Kültür-Sanat-Eğitim Dergisi, Eylül 2004



Prof. Barbaros GÜRSEL (Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölüm Başkanı)
1950 yılında doğdu. İlk ve orta öğretimini Adapazarı’nda yaptı. İlk fotoğraf derslerini 1963’te babası Hüsnü Gürsel’den aldı. Grup-2 adlı fotoğraf grubunu kurdu. AFAK (Adapazarı Fotoğraf Amatörleri Kulübü) üyesi oldu. Amatör olarak sinema ile uğraştı. 1973’te Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Grafik Sanatlar Bölümü’nü Fotoğraf Seçmeli olarak bitirdi. Tanıtım fotoğrafçılığı yaptı. Yurtiçi ve yurtdışında ödüller aldı, sergiler açtı, seçici kurullar ve bilirkişiliklerde görev aldı. Babası ile birlikte, kardeşi Fatih Gürsel’I fotoğraf dünyasına kazandırdı. 1975’te M. Vehbi Yazgan ve Güler Ertan’ın asistanlığı ile başlayan eğitimciliğine, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Prof. Güler Ertan ve Prof. Kemal Şen ile 1994’te kurduğu Fotoğraf Bölümü’nde devam etmektedir.
Fotoğraf görüşü: Fotoğrafın siyah-beyaz ve renkli dünyalarını ayrı ayrı yaşayan, salt kendi teknikleri içinde güzel olan her görüntüye açık, kendisini sınırlamayan, tüm tarzlardan tat alan bir sanat anlayışına sahiptir.


Fotoğraf dünyasında “Adapazarlı” bir akademisyen
BARBAROS GÜRSEL


Gürsel Ailesi fotoğraf serüvenine Sayın Hüsnü Gürsel’in amatör-sanatsal çabalarıyla başlamıştı. Daha sonra oğulları Barbaros ve Fatih Gürsel’in de katılımıyla sanatsal, profesyonel ve akademik alanlarda son derece girişimci ve yararlı oldu. Adapazarı’nın ve Türkiye’nin fotoğraf sanatındaki gelişimine bugün de katkılarını sürdürüyor. Bu sayımızın konuğu, ailenin aynı zamanda akademisyen olan üyesi Sayın Barbaros Gürsel…

T.A. : Sayın Gürsel, Adapazarı’nda fotoğraf sanatının gelişim sürecini yakından izlemiş bir insan olarak; bugünkü durumu, “Grup 5”, “Grup 2” ve ADAPAZARI FOTOĞRAF AMATÖRLERİ KULÜBÜ (AFAK) dönemleriyle karşılaştırır mısınız?

B.G. : Sayın Açıkel, “Grup 5” dönemi, Türk fotoğrafında Adapazarı’nın altın çağı ile, çok ileri düzeyde beş ustanın hatta sonradan bu oluşuma katılan, İzmit’li bir ustanın ( Cemal Turgay ) bir araya gelmesiyle Türkiye’nin sanat merkezi İstanbul’a karşı ağırlıklarını koymaları kendilerini duyurmalarıdır. “Grup 2” ise, bu ustalarımızı örnek alarak onlar gibi olmak isteği ile yola çıkmış biz gençlerin kurduğu bir gruptu. “Afak” dönemi, bu iki grubun birleşimi ile oluşmuş gençlerden fotoğraf ile ilgilenmeye devam edenlerin de etkinliklere, üretime katkıları ile dernek kapanana kadar bir amatör fotoğraf kulübü (derneği) olarak devam etmiştir. Üyelerin bir kısmının İstanbul’a yerleşimi sonucu bugünkü duruma gelinmiş, şehirde, başta kardeşim Fatih’in öncülüğünde Servet Sezgin ve babam Hüsnü Gürsel’in desteğinde fotoğraf severler tekrar bir araya gelerek sürdürmüşlerdir. Gönlüm “Afak”ın yeniden canlandırılmasından yanadır. Bugünkü durumu, dönemler ile karşılaştıracak olursak; bugün “Grup 5”in “Altın çağı”nı yakalayamamıştır. Yalnız “Grup 2”den daha iyi durumdadır. Fotoğrafın eski dönemlerine göre geniş kitlelere yayılmış olması sevindiricidir. Ne yazık ki, bireysel başarı sayısı azdır. “Afak” döneminin yakalanabilmesi için çok daha ciddi bir üretim temposu ile çalışmak gerekmektedir. Gelecek gençlerindir.

T.A. : Onar Kutlar, Ara Güler’in kültürel birikiminin fotoğraflarına katkısından söz ederken; “Fotoğraf, ondaki bu aysberg gibi büyük ve görünmeyen bilginin yalnızca bize yansıyan yüzüdür” diyor. Fotoğraf bölümü öğrencileri bu bilinçle yetişiyorlar mı?

B.G. : Evet, Fotoğraf Bölümü öğrencilerine de bu bilinci verecek olan kültür dersleri, Temel Eğitim Bölümümüzün verdiği Sanat Tarihi ve digger seçmeli dersler ile desteklenmektedir. Kültürel birikimin önemi vurgulanmaktadır. Öğrencilerimizin kültür düzeylerinin en uç noktaya çıkarılması için öğrenciler tüm öğretim elemanlarımız tarafından yönlendirilmektedir, gerisi bireyin kendi çabasına kalmıştır.

T.A. : Sanatseverlerin katkılarıyla bir fotoğraf müzesi oluşturulabilir mi? Yani, sanat değeri olan bir fotoğrafı alıp evine götürmek yerine, müzeye alımına katkıda bulunmak fikri desteklenir mi sizce?


B.G. : Sorunuza yanıtım; sanatseverlerin katkıları ile bir fotoğraf müzesi oluşturulabilir. Sonrasında ise; sanat ya da fotoğraf koleksiyoneri, yapıtı kendisine almak isteyecektir, müzeye bırakmayacaktır. Buna karşılık müzenin politikası ise yapıtı müzeye almak, koleksiyonere bırakmamaktır. Keşke sizin söylediğiniz idealist sanatseverler olsa... Bu arada şunu da belirteyim; müze ve fotoğraflar çok özel ve bilimsel olarak yapılmalı ve korunmalıdır.

T.A. : Dijital fotoğraf, doğrudan fotoğrafın varamayacağı güzellikler aramak mıdır bir bakıma? Bilgisayar ile sanatçı arasındaki karşılıklı imge alışverişinin, sunduğu sonsuz seçeneklerle, fotoğrafı sanata daha çok yaklaştırdığı söylenebilir mi?

B.G. : Dijital fotoğraf, teknolojik olarak dijital yöntem kullanılarak elde edilmiş fotoğraftır. Müdahaleli dijital fotoğraf kastediliyorsa, resim sanatındaki "gerçeküstü" akım benzeri görüntülerin, daha önce kimyasal yöntem ile yapılan siyah-beyaz fotoğraflardan daha kolay bir yöntem ile bilgisayar ortamında yapılmasını sağlar. İsteyen Jerry Ullsman'ın karanlıkodada 8 agrandizör ile yaptığını, bilgisayarda 8 katman (layer) kullanarak, isterse renklisini de yapabilir. Böyle bir olanak açıyor sadece... Ayrıca dijital fotoğrafta sanatsal etik (ahlak) çok dikkat edilmesi gereken bir konudur bence...

T.A. : Resim imgeleri saptama işlevini, günümüzden yüz altmış yıl kadar önce, fotoğrafa teslim etti. Resimde yeni akımlar geliştikçe her şey, ışığa, renge, desene indirgendi. Belgesel fotoğraf çekenler çok önemli bir sorumluluğu yerine getiriyorlar aslında: Dünyanın görsel tarihini yazmak! Ara Güler, "bu o kadar önemli bir şeydir ki" diyor; "sanat olsa ne olur, olmasa ne olur?" Siz fotoğrafın bu işlevine mi, yoksa sanat yönüne mi daha çok önem veriyorsunuz?

B.G. : Belgesel fotoğraf, fotoğraf sanatının temelidir. Sayın Ara Güler de görsel tarihi yazarken stüdyodaki portreleri, kurgulanmış fotoğrafları, belgesel yaklaşımları dahil, fotoğraf sanatının tüm unsurlarını kullanmış bir ustadır. Ben ise antrenmanlarımı belgesel, mimari tarzda yapıp da fotoğrafın her türüne açık, onları deneyen bir yapıya sahibim.

T.A. : Hiç durmadan gelişen teknoloji evreninde, maddi olanaksızlıklarla baş etmek zorunda olan yetenekli ve idealist gençlerin sanat fotoğrafı üretme çabaları ne derece sonuç verebilir? Belgesel fotoğrafta ise teknolojik gelişmelere ayak uydurma zorunluluğu yok; iyi bir fotoğraf makinesi işlerini görür. Bu sayede, hem kendi toplumuna yabancılaşmaz, onunla etkileşime girerek yakınlaşır, hem de kendi insanının görsel tarihine ciddi katkıları olur. Siz öğretim üyeliğinizle gençlere çok yakınsınız; yarışmalarda da jüri üyeliği görevi üstleniyorsunuz. Yarışmalarda bu kategoriye ağırlık vermek fikri, bizim gibi gelişmekte olan bir ülke için daha uygun değil mi? Bu konuda düşüncülerinizi merak ediyorum.

B.G. : Sayın Açıkel, yetenekli ve idealist gençlerin üretimleri, maddi olanaksızlıklara rağmen devam eder, onlara bir hami, bir sponsor bulunabilir. Toplum böyle gençleri desteklemelidir. Bölümümüzde de bazı öğrencilerimize karşılıksız burs olanağı vermiş olan değerli büyüğüm İbrahim Zaman'ı saygı ile anarım. Sorunuzda sanat fotoğrafı ile belgesel fotoğraf terimleri iki zıt terim gibi anlaşılıyor, bence bu yanlış. Belgesel fotoğraf terimi olsa olsa deneysel fotoğraf teriminin karşıtı olabilir, ama hepsi fotoğraf sanatının ve sanat fotoğrafının içindedir. En iyi fotoğraf "en iyi makine"den çıkar, en lezzetli yemek "en iyi tencere"den çıkar anlayışı yanlıştır. Yarışmalarda görev yaparken, öncelikle konuya uygunluğu olan, yapılışı zor bir belgesel yaklaşım favorimdir. Işığı ile, kompozisyonu ile, rengi ile, tonları ile...

T.A. : Sayın Gürsel, konuğumuz olduğunuz için teşekkür ederiz.


Söyleşi: Tamay AÇIKEL
Kapak fotoğrafı: Barbaros GÜRSEL
Kaynak: GREN Kültür-Sanat-Eğitim Dergisi, Sayı:16, Eylül-Ekim 2004
© GREN Kültür-Sanat-Eğitim Dergisi

BARBAROS GÜRSEL - ESKİ KİMLİK KARTLARI 2


İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu öğrenci hüviyet cüzdanı, 1972



İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu asistan kimlik kartı, 1975



Sağlık karnesi, 1980